Makalelerin içeriğini görmek için lütfen seçiniz...
ÖNEMLİ : Makaleler H.ÖZGE DEMİR (YILDIZ) tarafından yazılmış olup, ilgili makamlarda yayınlanmıştır. Herhangi bir yerde kullanılması durumunda kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
Makale 1 : İçeriği Görmek İçin Tıklayınız
TÜRK FİKİR ve SANAT HUKUKU’NDA “ESER” KAVRAMI - FİKRİ MÜLKİYET HUKUKUNUN GÜNCEL SORUNLARI
Medeni kanunumuz mülkiyeti, menkul mülkiyeti ve gayrimenkul mülkiyeti olmak üzere iki gruba ayırmıştır.Türk hukuk doktrininde ve mevzuatında mülkiyet deyimi, medeni kanunda geçen klasik mülkiyet kavramı dışında da kullanılmaktadır. Sınai mülkiyet, edebi mülkiyet, ilmi mülkiyet, fikri mülkiyet kavramları modern hukuk dilinde kullanılan mülkiyet türleridir.
Medeni Kanunumuz malları, gayri maddi ve maddi mallar olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Gayri maddi mallar üzerindeki haklar, inhisarı haklardandır. İnhisar haklar mutlak haklardır, sahiplerine üçüncü kişilerin bu mallardan yararlanmalarına engel olabilme yetkisi verirler.
Fikri haklar, bir takım gayri maddi mallar üzerindeki mutlak haklardır. Fikir ve sanat eserlerinde söz konusu mutlak hak, eserin meydana getirildiği anda kendiliğinden ve hiçbir işleme ihtiyaç kalmaksızın doğar.Yazar ve sanatkarların yaratmış oldukları eserler üzerindeki haklar, fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların konusunu teşkil ederler.
Fikri ve sanat eserleri kanunu bilim ve edebiyat, müzik, güzel sanatlar ve sinema eserleri ile ilgilidir.Fikir ve sanat eserleri hukukunun en önemli kavramlarından biri “eser” kavramıdır. Zira eser olarak nitelendirilebilen ürünler fikir ve sanat eserleri hukuku kapsamında korunur.
FSEK’e konu olan “eser” geniş bir alana yayılmıştır. Eser; bilim, edebiyat, musiki, güzel sanat ürünlerinden, el sanatları çalışmalarına, oradan koreografiye, pandomine, bilgisayar programlarına ve veri tabanlarına kadar uzanır...
Makale 2 : İçeriği Görmek İçin Tıklayınız
ROMA HUKUKU KARZ AKTİ
Roma Hukukunda “akit” (contractus), bir borç ilişkisi kuran hukuki muameledir. Roma hukukundaki akit kavramı, modern hukuktaki akit kavramından farklıdır. Contractus, sadece Ius Civile tarafından borç meydana getiren anlaşmaları ifade eder. Ius Civile’nin tanıdığı ve borç oluşturduğunu kabul ettiği belirli sayıdaki akit tiplerinin dışında kalan anlaşmalara pactum ismi verilmiştir. Contractus ile pactum arasında nitelik farkı yoktur. Her ikisi de akittir. Fakat, contractus’a Ius Civile tarafından bir actio ile müeyyide getirilir. Ius Civile’ye göre pactum’lar borç doğurmaz, bu sebeple bir dava ile korunmamıştır. Bu şekilde akit (contractus) ve anlaşma (pactum) arasında fark ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca Roma Hukukunda akitler belirli ve sınırlı sayıdadır. Bu durum Roma Hukukunda “akitler sistemi” olarak belirtilir. Akitler sistemi içinde dört akit tipi mevcuttur. Bunlar sözlü akitler, yazılı akitler, rızai akitler ve ayni akitlerdir...
Makale 3 : İçeriği Görmek İçin Tıklayınız
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER DİKKATE ALINARAK MarkKHK 7. VE 8. MADDELER ÇERÇEVESİNDE “TANINMIŞ MARKA” KAVRAMI - MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
Ulusal mevzuatımızda, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde marka bir işletmenin üretmekte olduğu mal ve hizmetleri bir diğer işletmenin mal ve hizmetlerinde n ayırt etmeyi sağlayan kelime, isim, simge, şekil veya bunların kombinasyonundan oluşan bir ticari addır. Burada kanun koyucunun bir markanın işlevini “bir işletmenin üretmekte olduğu mal veya hizmetleri bir diğer işletmenin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması” olarak belirlediği görülmektedir.
Rekabet piyasasında firmanın ürettiği mal ve hizmetlerin diğer firmaların ürettiklerinde ayrılması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Günümüzde ekonomik yaşama hakim olan piyasa türlerini en fazla ihtiyaç duyduğu unsurlardan biri olan mal farklılaştırması konusunda “marka” anahtar bir işlev üstlenmektedir. Örneğin piyasada birkaç firmanın ürettiği mal ve hizmetlerin varlığı söz konusu ise, bu firmalar arasındaki rekabet çok fazla artmakta, firmalar çeşitli kampanyalarla ürettikleri ürünün diğer firmadakinden daha üstün olduğu imajını tüketicinin zihnine yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle üretici firma piyasaya süreceği yeni bir ürün için o ürünün fiziksel değerine katkıda bulunacak bir “marka” yaratmamış ise söz konusu ürün, mevcut piyasa koşullarında hak ettiği değeri bulamaz ve arzu edilen düzeyde satılamaz.
Marka, başarılı bir işletmenin vazgeçilmez unsurlarından birisi ve özellikle de firmanın ürettiği mal ve hizmetleri diğer firmanınkinden ayırt etmesi açısından, firmayı var edici unsurlardan birisidir. Serbest piyasa ekonomisinin temel taşı olan işletmelerin temel fonksiyonu ekonomik bir değer yaratmaktır. İşte marka bu değerin yaratılmasında anahtar bir işlev üstlenmektedir...
Makale 4 : İçeriği Görmek İçin Tıklayınız
TASARIM HAKKI
Tasarım hakkını tescilli tasarımlar ve tescilsiz tasarımlar bakımından iki ayrı şekilde değerlendirmek gerekir. Tescilsiz tasarımlarda tasarım hakkından söz edilemez. Bunlar TK.m.56-57/b.5 uyarınca “iş mahsulleri” anlamında ve iltibas bağlamında korunur. Tescilsiz tasarım üzerinde tasarımı yapanın mutlak hakkı yoktur, sadece iltibasa karşı çıkabilir. Tescilsiz tasarım bir eser ise bu tasarım üzerinde sahibinin eserden doğan mali ve manevi hakları vardır.
Tasarım hakkı eşyaya bağlı bir haktır. Bu durum Topluluk Tüzüğünün 29. maddesinde ifade edilmiştir.
asarım hakkı tasarım üzerindeki inhisari yetkilerle donatılmış mutlak haktır.mutlak hak olması dolayısıyla da sahibine hakkın konusu üzerinde doğrudan egemenlik sağlar ve bu niteliği gereği herkese karşı ileri sürülebilir...
Makale 5 : İçeriği Görmek İçin Tıklayınız
TÜRK TİCARET KANUNU m.57/5 UYARINCA “İLTİBAS” SURETİYLE HAKSIZ REKABET
Haksız rekabet konusu hem BK’da hem TTK’da düzenlenmiştir. “Haksız Rekabet” kenar başlığını taşıyan BK.m.48’e göre, yanlış ilanlar veya iyiniyet kurallarına aykırı diğer davranışlar sonucunda müşterileri azalan ya da bunları kaybetmek korkusuna maruz olan kimse, bu davranışlara son verilmesi için fail aleyhine dava açabilir ve failin kusurunun varlığı halinde uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir. BK.m.48’ın uygulanabilmesi için müşterilerin azalması veya kaybedilmesi korkusunun ortaya çıkmış olması gerekir. Haksız Rekabetle ilgili TTK hükümleri ticari ilişkilerde ortaya çıkan haksız rekabet hallerine, BK’daki hükümler ise adi işlerdeki haksız rekabet hallerine uygulanır.
Yargıtay’ın bir kararında bu konu hakkında TTK m.56-65 maddelerinin tacirler arasında haksız rekabette uygulanacağını, tacirler olmayanlar arasındaki haksız rekabete ise BK.m.48’in uygulanacağını belirtmiştir. Bu şekilde de ticari haksız rekabet ile ticari olmayan haksız rekabet birbirinden ayrılmıştır...
|